16 Aralık 2008 Salı

HOŞ

- hoşuna gidiyor mu?
+ evet.. senin?
- çok..

hoş: beğenilen, duyguları okşayan, zevk veren.

"Hoş, güzelden farklıdır ya da iyiden. Güzel güzeldir, sizce güzeldir, göze güzel gelendir, değer yargıları ile ilgilidir, bakış açıları ya da kalıplaşmış önyargılar ile. İyi bellidir, hatları iyi çizilmiştir; size iyi gelen sizin karakterinizle, sizin ihtiyaçlarınızla ilgilidir. Hoşun içinde beklenmeyen vardır, kendinize yakınlık, bir sıcaklık bir sevimlilik vardır. Bir an gözünüz takılır, güzel olmasa da, size iyi gelmese de; kimi zaman sizi şaşırtan bir bakış açısı, açılan bir pencere, baktığınıza size baktığınız yere oturmuş bir sevimlilik vardır. Mütevazidir hoş ama aslında başka hiç bir sıfata benzemeyen.

Başına "çok"u aldığında; hayret duygusu ile karışık beslenen sevgi vardır. Hoştur, hoş."

Bir nefesin suratına çarptığı anda bedenini tamamen başka iklimlere uyarması, loş ışıkta gözünü ayıramadığın kısık gözler, belki de kıvrımları tarihi yeniden yazabilecek, gerilmiş dudaklar, tamamen yabancı bir koku ve dokunuş, alışık olmadığın bir ritim, hafif bir baş dönmesi, zihnine ekran koruyucusu olarak yükleyebileceğin, o hoş süre.
Evet, hoşuma gidiyor.